Menü Kapat

Rüya Kavramı Üzerine

Donanma Cemiyeti Rozeti
Rüyalar Gerçeği Söyler mi?

قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ
Gerçekten sen, rüyana sadakat gösterdin….

37:105

Yine bir Pazar sabahı, yağmurdan sonra açan hava ve uyanıklık hali. Uyanıştan önce ise Allah’ın geceleri verdiği lütuf olan uyku halinden, belki de ölümün ta kendisinden bir kurtuluş. Kimi zaman “Uyku halinde olmak” olumsuz lanse edilip “Uyanış”ın gerçek bir kurtuluş olacağı sloganik olarak hayatımızda yer alsa da belki de uykuya o kadar da haksızlık etmemize gerek yok.

Rüya kelimesi (Ben Ru’Yâ diye okumayı çok severim) dilimize Arapça’dan gelen bir sözcük olmasına rağmen bunun karşılığı olan Eski Türkçesi “Düş” olarak karşımıza çıkıyor. Fakat gece görülen vizyonlar sadece bununla kalmıyor, Kur’an-ı Kerim’de “Ahlam” olarak da karşımıza çıkıyor. Temel olarak bir tanesi olumlu, “Salih“, manasını taşırken diğeri ise olumsuz, şeytandan gelme ibaresini taşıyor.

Farklılıklar sadece bu ikisi arasında değil, Arapça kavramında rüya aslında sadece uyku halinde değil, “Yakaza” yani uyanıklık halinde de görülebilen bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Teknik olarak bizim aklımıza sadece halüsinasyon olarak görülebilen şeyler gelse de belki de dilimizdeki “Hayal” kavramıyla pekişiyor. Psikidelikler yüzünden görülebilen halüsinasyonların ne kadar olumlu, ne kadar olumsuz olacağına dair herhangi bir yorum yapamayacağım. Diyebileceğim tek şey, özellikle son dönemlerde yeniden kullanımı “peak” yapan bu tarz ürünlerden hepimizin korunması…

Konumuza devam etmeden önce zamanında bu konuyla ilgili saçma şekilde propaganda gibi bir içerik izlemiştim. En azından geçmiş dönemlerle ilgili yaklaşımları ve günümüz medikasyonlarıyla ilgili fikir edinmek adına yararlı olabilir. Yoksa bu tarz şeylerin olumlu hallerini savunacak bir yeri yok.

Dönelim rüyaya. Şu ana kadar fazlaca Doğu yaklaşımlı gitsek de Zahiri ilimlere fazlaca önem veren Batı düşüncesinde de rüyanın birçok farklı öneminin olduğunu söylemek pek mümkün. Bunu tarihsel metinlerden ziyade popüler kültürün nirvanalarından olan “Inception” filmiyle bağdaştırmak istiyorum.

Başlangıç mı, Bitiş mi?

Başlangıç, ismine sonradan ineceğiz, filminde temel kavram rüyaların üzerine inşa ediliyor. Başka insanların rüyalarının katman katman altına girerek onlara fikirler, inançlar verme odaklı bir suç filmi diyebileceğimiz kurguda fikir çalmak için en alt katmana, 4. katman, inmek gerekiyor. Ana karakter Dom ve ekibi ise farklı katmanlara inerek insanlara fikir aşılamaya çalışan bir örgüt aslında. Kaderin cilvesine bakın ki Dom’un eşi ise rüyalar katmanında kayboluyor. Sürekli karşımıza flashback olarak çıkan Mal, rüyalar katmanında birnevi kayboluyor. Yani gerçekle rüyayı ayırt edememeye başlıyor. Sonrasında ise kendisini rüyada olup olmadığını ayırt edebilmek için yüksek bir yerden atlıyor fakat gelin görün ki bir tanesinde gerçekten rüyada olmadığından dolayı intihar etmiş oluyor. Dom’un ise belki de tek isteği Mal’e ulaşmak. Ha rüyada ya da gerçekte. Belki de bu yüzden Dom’un toteminin son sahnede hiçbir önemi kalmıyor. Belki bir dua, belki bir yakarış, belki bir ağıt. Çünkü Dom için asıl mesele vuslattı.

Ağıt demişken, rüya da konumuzken o film kulaklarımızda çınlamıyor değil. Özellikle müzikleriyle bize o anları yaşatan “Bir Rüya için Ağıt” filmine de değinmeden devam etmeyelim. Filmde rüya, bir uyku halinden ziyade bir hayal olarak ele alınıyor aslında. Yani herkesin gün sonunda bir rüyası var, hayali var. Ve kim bunun için neler feda etmeye hazır. Harry, Marion’la güzel bir hayat yaşamak isterken diğer bir tarafta ise bağımlılıkla mücadele eden bir karakter karşımıza çıkıyor. Herkesin derdi kendine iken bu dünyada insanın aklına bir soru geliyor. İstediğimiz ne, düşlediğimiz ne, öncelediğimiz ne? Ben kimim? Biz neyiz? Özgürlük, sevgi, mal, mülk, huzur… Hangi Mükafat’ı istiyoruz biz?

Dom’un Toteminden Biraz da Kendimize

Mal aslında rüyayı ayırt etmenin bir yolunu bulmuştu belki de. Bizim de birçok farklı yöntemimiz vardır rüya ile gerçek arasında. Bunların arasında en genel kanaat yazı okuyamama, rakamları anlamlandırama gibi olaylar geliyor. Bunun yanı sıra düştüğümüzde uyanma vb. durumlarını yaşamak için de rüyayı kontrol etmek geliyor. Buna “Lucid Dream” ismi veriliyor ve belki de birçoğumuzun küçükken yapmak istediği bir şey. Her neyse, yazı okuyamama ve rakamları anlamlandırma meselesi size de çok tanıdık gelmedi mi?

ChatGPT’nin İlk Aşamaları

Gen-AI yani üretken yapay zekalar ilk çıktığı zaman inanılmaz şekilde rağbet görmüştü. İnsanlar sürekli olarak bir şeyler ürettirmeye çalışıyordu fakat ortada bir sıkıntı vardı. Gen-AI resimlerde yazı yazamıyor, rakamları doğru işleyemiyordu. Belki de yapay zekanın “Yakaza” evresine geçmeden önce yaşadığı ilk evreler yani başlangıcı dönemlerinde bir rüya halinde idi. Sonrasında ne mi oldu? Güncelleme geldi. Peki bize güncelleme gelecek mi? Pek sanmıyorum.

GPT üzerinden devam edelim. Kimine göre rüya tabirlerinde inanılmaz derecede başarılı olan GPT, burada da 2.3 milyar dolarlık bir sektörü tehdit ediyor. “Psişik” olarak adlandırabileceğimiz bu sektörde fal bakmasından, tarotlara; rüyalardan birçok farklı bilmediğim kol mevcut. Hem yurtiçi hem de yurtdışında rağbet gören bu sektörün bir kısmının bâtıl olduğunu belirtmekte birlikte bazı alanlarda ise temkinli yaklaşmakta faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü direkt olarak Kur’an-ı Kerim’de de geçen rüya tabirlerinin bazı anlamlarının olduğu açıkça ifade ediliyor. Aynı şekilde hadis kaynaklarında da rüyalardan bilgi akışının sağlandığı da ifade edilmiyor değil.

Kimi yerlerde Miraç hadisesinin bir rüya olduğunu belirtirken, Hazreti Yusuf kıssasında ise rüya tabirleri ön plana çıkmakta.

وَكَذٰلِكَ يَجْتَب۪يكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَأْو۪يلِ الْاَحَاد۪يثِ
“Böylece Rabbin seni seçecek, sana rüyâların tâbirini, eşyâ ve hâdiselerin yorumunu öğretecek…

53:4

İlgili ayette apaçık bir şekilde rüyaların yorumlanabilir olduğundan bahsediyor. Bunun yanı sıra kıssada geçen rüyada da Hazreti Yusuf’u bir evrenin içerisinde kendisine secde eden gezegenleri anlattığı ve ona göre yorumlandığı bir senaryo var. Burada Hazreti Yusuf bir evren mi oluyor yoksa bir insan sıfatıyla mı orada bulunuyor orası muamma. Ama bir taraftan evren olduğunu düşünmek de yanılsama olmaz. Sonuçta tasavvufi açıdan bakıldığında da insan hakkında Mevlana’nın şu sözüyle devam edelim:

Kendini küçük görmeyi bırak, sen yürüyen bir evrensin.”

Belki de rüyaların bu kadar çok anlam taşıması, sadece bizim bilinçaltımızla değil, şekillenişimizle de ilgilidir. İnsan hangi gözle görür? Hangi renklerle yoğrulursa o şekilde algılar.

“صِبْغَةَ اللّٰهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ صِبْغَةً”

“Allah’ın boyasıyla boyandık. Allah’tan daha güzel kim boya verebilir?” (Bakara, 2:138)

Belki de bu kadar çok rüya görmemizin, bu kadar çok “gerçeklik” arasında kalmamızın sebebi, henüz boyanmamış olmamızdır. Çünkü Sıbgatullah, sadece bir inanç değil; bir yön, bir aidiyet, bir berraklık meselesidir. Hangi rüyaya uyanırsak uyanalım, hangi hakikati ararsak arayalım… Eğer kalbimize bu boya değmemişse, içimizde net olamamışsak hâlâ puslu bir camın ardından bakıyor olabiliriz hayata. Neden önce içimizde anlaşmadan bir rüyaya uyanalım ki?

İnsanı netleştiren şey gördüğü rüya değil, hangi renk ile boyandığıdır. Allah’ın boyası ise sadece rüyaları değil, kalbi de gerçeğe dönüştürür. Ve ancak o zaman, rüya gerçek olur, âşık; mâşuk’a erer.

Şimdi de görme kelimesini biraz irdeleyelim. Aslında biraz da “vision” olarak karşımıza çıkan bu durumda insan rüyasında bir şeyler gördüğünden bahseder. Bu gördükleri de eğer hatrında kalıyorsa bunun birçok anlam ifade etmesi beklenir. Mesela renklerden yorumlama başlar, farklı objelere kadar devam eder. Bunun dini yansıması da istihare olarak kabul edilir. Açıkçası baya bir araştırdım. İstihare kendi içerisinde sürekli farklı anlamlar taşıyan bir olgu. Kimisi Allah’ın bazı insanlara bilgiler iletebileceğinden bahsederken kimisi de bunun sonucunda amel edilmemesi gerekildiğinden bahsediyor. Aklıma yatan en makul açıklama istihare ve istişare sonucu yaptığın işe karşı bir soğuma ya da ısınma gerçekleşiyorsa ona göre amel etmek. Yoksa hayatımızda neler neler görüyor, gün içerisinde neler neler yapıyoruz. Ortalama bir yetişkin günde 35,000 adet karar verirken bunların zihnimizi bulandırmaması ne kadar mümkün olabilir ki?

Zihin bulanıklığı sadece zihnimizde olan bir şey değil, bazen somut görme kavramımızı da engelleyen bir şey. Mesela yoğun yağmur altında ya da tipi altında araç sürerken önümüzü göremeyiz. Belki de fazla görüş yeteneklerimiz sayesinde kar tanelerini yakalarken arkadakini kaçırıyor olabiliriz. Bu gibi durumlarda Kanada serüvenimden öğrendiğim kadarıyla ufak bir yöntem var: Telefon kamerasından yolu takip etmek. Bu sayede çok yoğun bir yağış altındayken bile yol size daha belirgin gözükecektir. Aşağıdaki videoda normal göz çok yoğun bir görüntü görmesine rağmen kamerada az bir şeye şahit olacaksınız:

Rüyadan başladık, GPT dedik birçok alana dokunduk. Darmadağın bir zihni belki de biraz toparlamaya çalıştık. Aşağıda ise GPT tarafından Can Yücel tonlamasıyla çevrilmiş Edgar Allen Poe’nun “A Dream Within a Dream” adlı şiirini sizlerle paylaşıyorum. Orijinaline ulaşmak isteyen buraya tıklayabilir. Bence başarılı. Poe ve Yücel haklarını helal etsinler.

Bir Rüya İçinde Rüya

Al alnına bir veda busesi,
Ve şimdi senden ayrılırken,
Şunu bilmeni isterim içten:
Haklısın, eğer diyorsan ki
“Onun hayatı bir düşten ibaretti.”
Ama umut bir gecede
Ya da gündüz ansızın söndüyse,
Bir hayal uğruna, ya da hayalsiz —
Yok oluşu daha az mı gerçek?

Gördüğümüz, sandığımız her şey
Bir düş içinde başka bir düş değil mi?

Şimdi duruyorum,
Dalgaların dövdüğü sahilde,
Elimde tutuyorum
Altın kum tanelerini —
Ne kadar az! Ama nasıl da
Süzülüp gidiyorlar parmaklarımın arasından,
Ağlarken — ağlarken sessizce!
Tanrım! Daha sıkı kavrayamaz mıyım?
Tanrım! Bir tanesini bile
Kurtaramaz mıyım bu acımasız dalgadan?

Gördüğümüz, sandığımız her şey
Gerçekten de
Yalnızca bir düş içinde başka bir düş mü?

اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle mükafatlandırırız”

37:105

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir