Menü Kapat

Avusturya Üzerine

Viyna Spanish Riding School Rozeti
Viyna Spanish Riding School Rozeti

لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ

[37:78]

Non point pour jeu ne pour esbatement, / Mais à la fin que soit attribuée / Loenge à Dieu trestout premièrement / Et aux bons gloire et haulte renommée.

Bir bayram daha geldi geçti. Bu seferki Ramazan bayramı fakat yazının girişi kurban üzerinden olmak durumunda kaldı. Nasip mi diyelim, tevaafuk mu diyelim. Bir tanesinin apaçık ayet olduğu belli iken Fransızca metin nedir, neden benzer metinde yer almıştır? Bu konuyu biraz inceleyip olayları Viyana’ya bağlamaya çalışacağım. Nasıl mı? Deneyip görelim.

Ayet Hac suresinden. Diyanet eski mealine göre, daha fazla uyuştuğu için bu meali seçtim; diğerlerine bakmak için tıklayabilirsiniz, “Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşacaktır. Allah’a ulaşacak olan ancak sizin O’nun için yaptığınız gösterişten uzak amel ve ibadettir. Size doğru yolu gösterdiğinden, Allah’ı yüceltmeniz için onları böylece sizin buyruğunuza vermiştir. İyilik yapanlara müjde et.” manasına gelen bu ayet kurban sürecindeki samimiyeti öne çıkarıyor.

Fransızca metin ise bir Fransız saray şairi tarafından “Order of Golden Fleece”i savunmak için yazılan bir şiir. “Not for amusement nor for recreation, But for the purpose that praise shall be given To God, in the very first place, And to the good, glory and high renown.” Ayetle ne kadar benzer manaya geliyor değil mi çevirisi? Peki bu “Order” yani nişanın görselini görmek ister misiniz?

Museum of Military History’de sergilenen nişan
Nişanın Profilden Görüntüsü. Kaynak

Evet, kurban edilen bir koyun. Yine kurban için söylenen sözler sanki. Kurban üzerine bu yazıyı sürdürmek isterdim fakat daha önce bu konuyu ele aldığım için buraya bağlantısını bırakıyorum. Yüzyıllardır süregelen ve verilen bu nişanın anavatanı olan Avusturya’ya, Viyana’ya, bir göz atalım. Kısa bir gezi yaptığım Avusturya ve Almanya üzerinden gözlemlerim ve biraz da tecrübelerimi aktarmaya çalışacağım.

2 Günlük Viyana Turu

Uzun bir aradan sonra gezi amaçlı çıktığım bu yolculukta arkadaşlarımla birlikte gezme fırsatım oldu. Viyana’da direkt olarak Belvedere Sarayından başladığımız gezimizde genel olarak yürüsek de Viyana’nın toplu taşımasını da olabildiğince kullandık. Bu manada gezi düşünenlerin kesinlikle arabaya ihtiyacı olmayacağını düşünüyorum özel durumlar dışında.

Biraz yağmurlu başlayan gezimizin devamında ise Karlskirche’ye uğradık. “Kirche”, Almancada kilise manasına gelse de Viyana’da birçok kilisenin konser salonu olarak kullanıldığını gözlemledim. Bu halkın tabanına yayılan bir sanat sevdasından mı yoksa finansal sürdürebilirliği sağlamak açısından mıdır bunu tam kestiremiyorum. Barok mimarisi açısından Avrupa’nın enlerinden birisi olan bu kilisenin içine bir göz atabilirsiniz.

Kilisenin devamında ise Sovyet ordusuna şükran anıtı var. Arkasındaki bariyer ise boydan boya Ukrayna bayrağı renklerinde boyanmış bir protesto olarak. Siyaset garip bir olay. Bugün senin işine yaradığı için A tarafını savunurken bir anda B tarafını savunmaya başlayabiliyorsun. Hiçbir şey demeden ama şikayet ederek arkada kalanlara. Buradan ise Hofburg Sarayının bahçesine girdik. Viyana’da sarayların devasa bahçeleri bulunmakta. Bizim saraylarda bahçeler bulunsa da bu kadar büyük olduklarını düşünmüyorum veya şu ana kadar denk gelmedim. Weltmuseum’un da burada bulunduğu sarayda birden fazla sergi var. Bizim denk geldiğimiz sergilerden bir tanesi “Ephesus” idi. İzmir’den getirilen parçaları bize sergilemeye çalıştılar da kılpayı kurtulduk. Gider İzmir’de görürürüz değil mi?

Buradan kurtulduk fakat dışarıda gösteriye yakalandık. Sarayın avlusunda toplanan göstericiler “Çocuk İstismarı” hakkında eylem yapıyorlardı. “Zeitung” yani günün gazetesinde de konu hakkında birkaç haber mevcuttu fakat yeteri kadar Almancam olmadığı için pek hakim olamadım konuya. Göstericilerle paralel yürürken kendimizi parlamento binasının önünde bulduk. Parlamento binası demişken gittiğimiz hafta Viyana’da diplomasi trafiği varmış. Dışişleri Bakanımız birtakım ziyaretlerde bulunmuş. Ama bu ziyaretin bu kadar haber olmasının sebebi biraz magazinsel. TOGG ile gerçekleştirilen ziyaretlerden ötürü bu kadar gündem oldu. Parlamento binasının çevresinde de yanlış hatırlamıyorsam belediye binası da mevcuttu. Özellikle yılbaşına doğru yapılan Christmas Marketleri çok beğeniyorlar. Biz gittiğimizde bisiklet şovu vardı biraz izledik ama genelde burada buz pateni varmış ve gece şehri olarak gayet tatlı bir havası oluyormuş vs. Bize denk gelmedi malesef.

Günü burada bitirirken bir sonraki güne Tuna Nehri’nin kenarından başladık. Akan bir nehir olmasına rağmen biraz kirli de olsa devamında yolda ilginç bir saate denk geldik. Sonrasında baktığımızda zaten “görülmesi gerekilen” bir yer olarak işaretlenmiş. Hemen yanı başında ise “Evlilik Çeşmesi” bulunuyor. İçine para atıp dilek tutar mısınız bilemiyorum. Pek batıl inancım yok. Buradan devam edince yeniden Hofburg Sarayı’na bağlandık. Ama bu sefer başka bir girişten bağlandığımızdan dolayı farklı bir kubbenin altından geçtik ve burada tahmin edin ne vardı? Spanish Riding School.

İspanyol atların korunması ve “Dresaj” üzerinde eğitimler verilen bu okulu gezme fırsatım oldu. Fakat bir performansa denk gelememek biraz üzücü olsa da buraya bir daha gelmemin bir vesilesi olabilir diye pek de üstelemedim. Bana biraz antipatik gelen ise buranın çok yoğun bir turist merkezine dönmesi. Yani atlar artık tamamen bir turistik eğlence aracı olarak görülmeye başlanmış. Neyse efendim.

Okula gelmeden geçtiğiniz sokakta zaten birçok kafe mevcut. Birçoğu dünyaca ünlü olan kafelerde bir şeyler yiyip içme deneyimi yaşamak isterseniz biraz sıra beklemeniz gerekecek. Benim önerim “Demel” ama TripAdvisor ve benzeri yerlerde de tavsiyeler bulabilirsiniz. Peki yer tamam ama ne yiyeceğiz. Bu sorunun cevabını Brad Pitt’in de oynadığı “Inglourious Basterds”, Soysuzlar Çetesi filminden ikonik bir sahneyle verelim.

Soysuzlar Çetesi “Strudel” Sahnesi

Bu sahne aslında film ile alakalı birçok detayı bizim gözlerimizin önüne sunuyor. Detaylara girmeden yemek sahnesi ile başlayalım. Her yönetmenin imza sahneleri olduğu gibi burada da Tarantino’nun imza sahnelerinden olan “Yemek” sahnesinin close-up’ını görmekteyiz. Peki neden krema ve gerilim? Melanie aslında bir Yahudi ve üstteki kaymak, krema vb. şeyi yemesi dini inanışlarına göre yasak. Hans da bir Nazi olarak bunu sorgulamak ve Melanie’nin tepkilerini anlamak için ısrarla kremayı istiyor ve üstüne koydurtuyor. Dini inanışın yanı sıra Hans ile Melanie’nin çok daha eski bir hesaplaşmaları da mevcut. Melanie, Hans’ın yıllar önce çiftlik evinde yaptığı katliamın kurtulanlarından bir tanesi. Buradaki çiftlik evi, süt vb. kavramları ile de sahneyi oraya atfedenler mevcut. Filmi ve en önemlisi tatlıyı tavsiye ederim.

Tatlı ile devam edelim. Avusturya kökenli bir diğer tatlı ise “Kruvasan”. Her ne kadar Facebook gönderisi bilgisi olsa da doğru bilgi olan ve 1683’te 2. Mohaç Meydan Muhaberesinde yenilgiye uğratılan Osmanlı ordusunun peşinen yapılan ve “Hilal” şeklinde Osmanlı’yı temsil eden bu çörek, tatlıyı da deneyebilirsiniz. Müsadenizle ben tatlıyı bırakıp işi savaşa bağlamak istiyorum.

Museum of Military History

Viyana’da görülmeye en çok değecek yerlerden bir tanesi. Hem kişisel olarak nişanlara olan ilgimden hem de gerçekten kaliteli içeriklerden dolayı fazlasıyla “worth” bir turdu. İçeride birçok nişan ve rozetin yanı sıra Osmanlı-Hasburg Savaşlarından da birçok parça bulabilirsiniz. Benim en çok dikkatimi çeken ise Osmanlı Çadırının kurulması ve ona karşı doğrultulan bir topun bulunması. Kasıt.

Bir diğer parça ise Avusturya-Macaristan Veliaht Prensinin öldürüldüğü aracın da müzede bulunması. Replikası da değil. Direkt bizatihi şahidi olan araba müzede sergileniyor. Birçok farklı parçanın da bulunduğu müzeyi mutlaka görmelisiniz. Genel Viyana Kuşatması üzerine bir yazıya denk geldim. Vaktiniz varsa istifade etmeniz dileğiyle.

Avustura ve Almanya üzerine kompozit bir yazı yazayım derken sadece Viyana’da bile bu kadar uzun bir yazıyla sizlerin vaktini almak durumunda kaldım. Daha anlatamadığım ve aktaramadığım birçok içerik olmasına rağmen Nachtmarkt’ta Salı Pazarı açan dayıları anmadan da kapatmayayım. Mutlaka uğrayın 🙂 Bir de tüm Avrupa kentlerinde klasik haline gelen katedrallere bakmadan geçmeyin. Standart olduğu için yazıda ekstradan değinmedim.

Almanya yazısı gelene kadar kendinize dikkat edin. Bir başka ülkede, şehirde veya evrende görüşmek üzere. Ramazan Bayramızı kutlarım.

Sağlıcakla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir